21 Kasım 2012 Çarşamba

Kamplar ve Hayat - 1

Gecenin hiç beklemediğin saatinde aniden uyandırılmışsındır... Kendi bedeninle ısıttığın sıcacık uyku tulumundan çıkarsın... Buz gibidir dışarısı... Yürüyüş yapmaya hazır değilsindir gecenin karanlığında, ama sana hazır mısın diye soran da yoktur... Bir sıcak çay uzatırlar...
Sonra tek sıraya girersin... Kimse yürüyemez yanında...
Gece yürüyüşü yalnızdır... Sessizdir... Sadece kendi ayak seslerini duyarsın ve bu sana güven verir... Gece yürüyüşü seni büyütür... Gece yürüyüşü yüreklendirir... Kendi nefesini dinlersin, ve varlığını hissedersin...
O kadar karanlık, o kadar sessiz, o kadar taşlı yollardan geçersin... Karşına ne çıkacağı belirsiz... Yanyana birden fazla kişi için tehlikeli... Dinlemelisin sessizliğin içindeki sesleri ki sakınasın kendini, konuşamazsın kimseyle... Görmelisin karanlıkta ay ışığının gösterebildiklerini, bakamazsın kimseye... Her adımı dikkatlice atmalısın düşmemek için, her adımda bir ayaklık yer var belki... Tutamazsın kimsenin elini...
Ürkütür gece yürüyüşleri... Ama heyecanlıdır da...
Oysa ertesi gün doğduğunda, gece yürüdüğün yollara bakacaksındır... Ne uçurumların kenarından gecmişsindir karanlığa sığınıp... İste o anda, gün ışığının sana gösterdikleriyle şükredeceksin gecenin sana yaşattıklarına... İşte o zaman şükredeceksin varlığına...
 
 

19 Kasım 2012 Pazartesi

Aah Ege, güzel insanların, güzel sevdaların denizi... İki kıyı... Tek aşk... Uzun sofralarda deniz kokan mezeler... Diz vurunca yürekleri titreten Efeler... Hayde bre, fora yelkenler...