"Ne kadar büyük düşünen ve büyük konuşan bir kadınım, aman ben aşmışım, başka alemde yaşıyorum" havalarında algılanmaktan çok çekiniyorum... Hiç öyle değilim zira :) Kendimce, her dinden, her felsefeden feyz almaya, bir şeyler okumaya, bir şeyler öğrenmeye ve kendime uygun olanları içime sindirerek hayatıma ve kalbime sokmaya çalışıyorum sadece... İçsel huzuru bulmaya ve sürekli kılmaya...
Doğa, Evren, Tanrı, Allah... Adına her ne derseniz, her neye inanmışsanız, O yüce enerjinin kaynağını anlamaya... Hissetmeye...
Elif Şafak'ın "Aşk" romanında geçen, Şems-i Tebrizi'nin 40 kuralı, benim için bütün dinleri ve felsefeleri kucaklayan altın değerinde 40 madde... Sıkıldıkça, daraldıkça açıp okunacak, aklın bir köşesinde tutulacaklardan...
Paylaşmak istedim:
1. Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
2. Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omuzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil.
3. Kur'an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri (görünen, görünürdeki) manadır. Sonraki batıni (saklı, içinde gizli) manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki, kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
4. Kainattaki her zerrede Allah'ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah'ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O'nu bulursa, sonsuza dek O'nda kalır.
5. Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: Bırak kendini, koy gitsin. Akıl kolay kolay yıkılmaz, aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
6. Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşk dilsiz olur.
7. Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak,
hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak
görebilirsin.
8. Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile,
sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen
de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde
edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
9. Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır
nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah
aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki,
gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
10. Ne yöne gidersen git, doğu, batı, kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine
doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı
dolaşır.
11. Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz.
Senden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara
hazır olman gerekir.
12. Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden
tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
13. Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh
var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki
güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.
14. Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat
sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne
gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi
olmayacağını?
15. Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her
birimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız
her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı
ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
16. Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani
insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir.
Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden,
ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.
17. Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her
leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır.
Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
18. Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir.
Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat
içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma
ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan
insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır
19. Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine
borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen
kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül
yollayacak demektir.
20. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen
sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden
gelir.
21. Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı
olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı
göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes
nizamına saygısızlık etmektir.
22. Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri
aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım,
niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.
23. Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan
ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için.
Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı
kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne
ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…
24. Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her
adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır
soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse,
hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi
davranmaktan vazgeçmemelidir.
25. Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut.
Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz
aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine
bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
26. Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine
bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf
olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm
insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.
27. Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir.
Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana
gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen
o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda
göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.
28. Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı
başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi
değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.
29. Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne
yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun
tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç
ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin,ne de hayat
karşısında çaresizsin.
30. Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu
yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime
kötü laf etmez.
Sufi kusur görmez kusur örter.
31. Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu
veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir
hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki
katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki
hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
32. Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin.
Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için
kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını
putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !
33. Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun.
İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil
içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik
bilincidir.
34. Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir
teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve
girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.
35. Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı,
Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana
kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde
olgunlaşır.
36. Hileden, desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar
vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura
kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır
karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile
kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !
37. Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir
ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç.
Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.
38. Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak
için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş
olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp
tekrarıysa,yazık !
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak
için ölmeden önce ölmeli.
39. Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir
hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem
bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir
günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
Ölen her sufi için bir sufi daha
doğar.
40. Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi
koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları
doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir
dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır,
hasretinde..